top of page

Varsayımsal 'Gerçekleşen Dünya Düzeni' Vizyonum ve Son Çağda Girşimcilik Algım

Güncelleme tarihi: 5 Eki

Önsöz


Şimdi uzun zamandır kaleme almayı düşündüğüm ama bir türlü fırsat bulamadığım bir konuyu sizinle paylaşmanın zamanı geldi. Belki geç kalmış bile olabilirim. Öyleyse sevindirici, çünkü tamamen hep varsayım olduğunu düşündüğüm bir konuyu sizinle paylaşıyorum. Dünya'nın siyasal iklimi kafamızda birçok boşluk barındırsa da teknoloji ekosisteminde her şey süratle ilerlemeye devam ediyor. Burada her saniyenin değeri büyük. Okumak için zaman ayıran, paylaşan ve görüş belirten herkese teşekkür ederim.


Öngörüde güçlük çeken dostalarıma, içerik üretcilerine, yenilikçi girişimlere, değerli yatırımcılara ve eğitim pazarına rehberlik etmesini umarak vizyonumu paylaştım.


Biraz bilim kurgu tadında ama ciddi sonuçlar sunan, doğru sorulara kapı aralayan bir yazı olmasını arzu ettim. Anekdotal verilerin doğruluğunu analiz etmek değerli akademisyenlerimizin görevidir. Yanlışım varsa, onların düzeltmesi beni mutlu edecektir. Kullandığım kavramlar genelde kendi algılayış biçimimde doğru bulduğum adlandırmalardır. Bilimselliği kesinlikle yoktur.


Lütfen görüş ve düşüncelerinizi yorumda belirtmekten çekinmeyin. Zevkle okuyacağım. <3


NOT: Uzun zamandır Aytunga için küresel network çalışmalarının içindeyim. Birçok etkinlik ve eğitime katılıyor, burada yeni uzmanlarla, geleceğe yön veren arkadaşlarla tanışıyorum. Bir yandan da girşimime 800.000 dolarlık yatırımı yapacak yatırımcı adayımı veya yatırımcı adaylarımı bulmanın ümidi içindeyim. Bu şanslı kişi veya kişiler henüz kim bilmiyoruz ama Aytunga, gelen yoğun ilgi nedeniyle bu yüzyılın önemli girişimlerinden biri olacağını şimdiden hissettiriyor. Anlayacağınız çok yoğun bir toplantı takvimim ve oldukça ağır iş yüküm var. Ayrıca ek olarak bu yıl ve gelecek yılın yurtdışı gezileri için de fon arayışlarım da var. Bu sebeple daha az yazı paylaşıyorum ve sizlerle fiziki olarak sık bir araya gelemiyorum. Anlayışınız için teşekkür ederim.


ree

Eski Dünya Düzeninden Yeni Dünya Düzenine Geçiş Aşamasında Bir Startup Girşimcisinin Ruhsal Yolculuğu


Dünya üzerinde benim gibi insanlığa katkı sağlamanın arayışında olan, bunun için; üreten, sistemle mücadele eden, aynı amaç ve ruha sahip beş milyon civarında birey var. Aramızdan çok küçük bir azınlığı başarılı olabiliyor, sesini duyurabiliyor ve kendisini gerçekleştirebiliyor. Bir araya gelsek ülke kurarız ama hepimiz bağımsız, farklı kültürlerde ve bambaşka coğrafyalarda yaşıyoruz. Rakibiz. Lakin rakip olduğumuz konu insanlığı bir araya getirmek. Peki köklü değişimlerin kendisini gerçekleştirdiği dönemde nasıl yaşıyoruz? Ne yapmalıyız?


Eski ve yeni dünya düzenine geçmeden önce 'bireysel cahiliye dönemim' diye adlandırdığım, girişimciliğe ilk başladığım yıllara sizi götürmek istiyorum.


Yakından tanıyanlar bilir ama yine de paylaşmak isterim; 'startup' kavramıyla 2009 yılında (üniversitede zamanlarım) yazılımcı olan ev arkadaşım sayesinde tanıştım. O tarihlerde Türk startup ekosisteminde bir kesimin öfke, bir kesimin de özlem ve saygı duyduğu E-Tohum buluşmaları yapılırdı. Ev arkadaşım düzenli olarak bu toplantılara katılır, burada öğrendiklerini benimle paylaşırdı. Ve bana hiç inandırıcı gelmezdi.


Bir fikir söyleceğim ve ona yüzbinlerce dolar para yatıracaklar. İmkansız! Gerçekse 'bu durum çok özel bir şey olmalı ve ben de dahi değilim' diye içimden geçirmiştim. Teknik okulda da okumuyordum. Neden böyle düşündüm; Türkiye'de güneş enerjisi ile çalışan arabaların yarışına katılan arkadaşlarım bana; 'teknik okullara öncelik veriyorlar, biz boşuna yarışıyoruz' demişti. Böylesine önyargıların kalıplaştığı toplum yapısında bizi anlamaları ve tanımaları olağanüstü gelebilir. Anlayacağınız başlangıçta ekosistemi hiç ciddiye almadım. Ön yargıyla yok saydım. Şimdi ise yazının başında gördüğünüz gibi korkmadan 800.000$ yatırım ihtiyacım var diyebiliyorum. Üstelik bunu tüm dünya ile paylaşıyorum.


Okulum bitince Bilgi Üniversitesi Ekonometri bölümüne yüzde elli bursla yerleşim hakkı kazandım. O zamanlarda okulun aldığı yıllık ücretin yarısı bana araba aldırıyordu. Ben de buna haracayacağım parayla iş kurarım dedim. Şimdi kaç ev alınıyor düşünmek bile istemiyorum. Anadolu Üniversitesi İktisat bölümüne kayıt oldum.


Erken yaşta çalışma hayatına başlayan bireyler genelde kendi işlerini kurmak ister. Bunun psikolojideki sebebi nedir bilmiyorum. Genelde benzer arakadaşlarla konuştuğumuzda ilk akla gelen fikir tekel bayi açmak olurdu. Vizyon ilerledikçe kafe ve bar işletmek şeklinde ilerler, en ileri seviyede restorant açmak olurdu. Mekancılık, sanırım Türk kültürünün bir parçası. Oysa göçebe, gezen bir tarihe sahibiz. Belki de düzeni ve basitliği seviyoruz. Tabi ben bu yolu seçmedim.


Sıradışı, topluma etki eden ve fayda sağlayan bir şey yapmak istedim. Tarihe çocukluktan beri ilgiliydim. Özellikle eski Türk tarihi ve Roma tarihi ilgimi çekiyordu. Ancak okuduğum kitaplar ve internetteki terslik canımı sıkıyordu. Bilgiyi aktarma yetkinliğine sahip kişilerin paylaşım yapması gerektiğine inanıyordum. İşte tam olarak bu probleme odaklanmıştım.


Böylece 2011 yılınında, sonu sıfır bilgi ve deli cesareti ile dijital dergi fikrim 'Tamkaynak' adlı ilk sayısal projeme başladım. Her şeyi yolda öğrendim, hatta tüm takım öğrenci olduğu için hepimiz yolda öğreniyorduk. Web sitesinin yapımı aşamasında ufaktan da dolandırılmıştım. Videolar hala Youtube kanalında durur, merak edenler inceleyebilir.


Takımın tam oluşması ve oturması bir yılımı aldı. Farklı okul ve şehirlerden öğrencilerden oluşan gönüllü bir ekip kurmuştum. Her akşam düzenli skype, her hafta bir kez düzenli yüzyüze buluşmamız olurdu. Üç ayda bir de tüm şehirlerden takım olarak bir araya gelirdik. Yüzyüze görüşmelerde iş konuşmazdık. Takım arkadaşlarım hocalarından yazı ister, video için randevu konusunda yardımcı olurlardı. Kendileri de akademik makale, ders notu paylaşırlardı. Bu şekilde sanatçı, akademisyen, yazar ve uzmanlardan oluşan bir topluluk olmuştuk. Kar sağlamak hedefimizdi ama kişisel zenginlik asla amaç değildi. Sosyal girişimcilik yapıyorduk, lakin kavramı bilmiyorduk. Hatta uzaktan çalışma denilen olayı ilk gerçekleştirenlerden olduğumuzu bile bilmiyor olabiliriz. Bilmediğimiz başka bir şey de bizim startup olduğumuzdu.


Startup olmak için bir yarışmadan ödül almak, teknik okul öğrencisi veya yazılım mühendisliği mezunu olmak gerekiyor sanıyorduk. Oysa dijital dergi fikri o dönem için gayet yenilikçi bir iş fikriydi. Wikipedia'ya kafa tutuyorduk. Yanlış bilgiye savaş açmıştık. İnsanların bilgi paylaşıp para kazanacağı sosyal bir girişimdik. Yaptığımız iş teknik bir mücadeleydi. Akademisyenler bize destek olmaya; internete düşmek tabiri ile bakıyordu. Bizi ciddiye almıyorlardı. İkna etmekte zorlanıyorduk. Şimdi hepsi kendi kanalına sahip. Hatta kanalı olmayanı dövüyorlar. Düşünün o kadar yenilikçiydik. Devlet için akademisyen, özel sektör için de şirket olmamız gerekiyor sanıyorduk. Bu ön yargılar neticesinde hiç yatırım aramadım. Sonuçta finansmanı oturtamadığım için o işi sürdüremedim. Daha doğrusu kimse bize reklam vermedi. Oysa gelir modelini reklam almak yerine platform üyeliği yapsam, Hocalara bile para kazandırabilirdim. Teknik konuda da bilgisizdik. Videonun kalitesi zaten düşecek, yüklenmesi, render süresi uzun sürer diyerek en ucuz, en dandik kamerayı aldım. Ara Güler röportajının sesini bile net alamadan kayıt ettik. Bunlar hep cahillikten.


Startup kavramının tam olarak ne olduğunu anladığımda eğitimlere, toplantılara katılmaya başladım. Bu dönemde tesadüfen bir arkadaşım iş fikrine beni ortak etmek istedi. Ben de neden olmasın diyerek sürece dahil oldum. Ve o zamanlardan bu zamana hem bilgimi, hem tecrübemi, hem de çevremi büyüterek bugünlere geldim. Eskiden San Francisco'da konaklayacak evim olacağını söyleselerdi rüya bu derdim. Şimdi Amerika'dan Japonya'ya her yerde bir arkadaşım var.


Bunu neden anlattım? Çünkü zaman değiştikçe her şeyin vaktinde olması gerektiği gerçekliğinin önemini daha iyi anlıyoruz. 21 yaşında bir genç, dört yılını ve parasını kaybetmeseydi; bugün o işin içinde yer alan arkadaşların kariyerleri bambaşka şekillenebilirdi. Eğitimsizlik, cahillik veya tecrübesizlik ne derseniz diyin, konu sistemsel. Artık, bizim o gün yaptıklarımızı yapan yapay zekalarımız var. Belki biz o yapay zekayı ilk yapanlardan biri olabilirdik. Çünkü bu vizyona sahip olduğumuzu sonraki girişimlerimizde de gösterdik. Şunu da hatırlatmak isterim, ben artık 36 yaşındayım. Kendimi geç kalmış hissediyorum. Bruce Lee vefat ettiği zaman 32 yaşındaydı. Doğu ile batıyı birleştiren felsefesiyle geride bıraktığı etkiye çoktan ulaşmıştı. Üstelik geç farkedilmişti. Değeri bile anlaşılamamıştı. En acısı da; kendisini gerçekleştirdiğini görememişti. Bir başka örnekte kendi ülkemde Barış Manço'dur. O yeterince zamana sahip olmasına rağmen sistem Bruce Lee'ye verilen şansı ona tanımadı. Demek ki tanınmak yeterli değildi. Aynı zamanda yalnız da olmamak gerkiyordu. Bu kahramanlar biraz daha yaşasalardı insanlığa daha nasıl etkiler bırakırdı bunu merak ediyorum. Anlamak için de onların mirasını devralan kişileri kaybetmemiz gerektiğine inanıyorum.


Aytunga'yı kurduğum ilk yıllarda bile büyük yatırım almak kolaydı. Para bolluğu olan, yeni keşfedilen, silikon vadisi ruhunun dünyayı, daha doğru ifadeyle gelişmekte olan ülkeleri sardığı, fırsatların bol ve hataların kısmende olsa hala önemsiz olduğu yıllardı.


Bugün sistem köklü biçimde değişti. Özellikle pandemi sonrasında dünyanın herhangi bir noktasındaki gelişmeye kayıtsız kalamıyoruz. İnsanlık nüfusu artıyor, dünyanın kaynakları su başta olmak üzere kısıtlı. Bu kısıtlılık göçlere neden oluyor ve toplumların yapıları, kültürler değişime uğruyor. İşte tam bu noktada sığınacağımız liman yine teknoloji oluyor.


Bir arkadaşım; 'tarım devrimini tamamlamayan toplumlar teknoloji devrimini yakalayamaz' tespitini yapmıştı. Bugün onun ne kadar haklı olduğunu verilerle görüyorum. Hem teknolojide, hem de tarımda güçlü olmak bu yüzyılın ana konusudur. Diğer konu da istihdam. İstihdam konusu önemli ama buraya şimdi girmeyeceğim.


Kısaca bundan sonra sizinle paylaşacağım bilgileri, anlattığım bakış açısı çerçevesinde değerlendirmenizi rica edeceğim. Çünkü sürekli kuruluyor, kurulacak, geliyor, gelecek denilen yeni dünya düzeni, artık kuruldu. Bir şey beklemeyin. İçindeyiz, yaşanıyor. Yeni dünya düzeni artık geldi. Bugünden itibaren ivme kaybetmeden olgunlaşma adımlarını da kararlılıkla sürdürecek. Tarihçiler bu dönemi gelecekte nasıl adlandırır bilmiyorum ama çağ değişimine hep beraber tanık olduk. Kimimiz kaçan fırsatlarıyla, kimimiz heyecanla, kimimiz yıkımla karşıladı.


Peki bu dünya düzeninde ezber bozan tek konu teknoloji mi hayır.


Gerçekleşen Dünya Düzeninde Yerel Evrensellik ve Toplumsal Düzen


Daha öncesinde Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün; 'Bir Türk Dünya'ya bedel!' sözüne vurgu yaparak bu konuya değinmiştim.


Kastım kesinlikle ırksal veya insani anlamda herhangi bir milliyetçilik değildir. Bilakis kastım, daha çok kültürel çizgide zenginliği korumak, bundan beslenerek küreselleşmektir. Ayrıca birbirini sevmese bile aynı ülkedeki girişimcilerin bugünün koşullarında birbirleriyle paylaşımını artırdığı bir hal, kaçınılamaz durumdadır. Bir süre milliyetçiliğin hakim olduğu bir ekonomi anlayışı dünyada hakim olabilir.


Tüm bunların oluşması; rekabetin; gelişimi beslemesi, tekelleşmenin kırılması ve gelişimin sürdürülmesi için gerekli bir ihtiyaçtı. Yoksa her insan, her yerde eşit konumda ve adil karşılanmak zorundadır. Her kültürün yaşam hakkı sabittir. İşte bu gerçeklik bizi 'yerel evrensellik' kavramıyla tanıştırdı.


Peki yerel evrensellik nedir? Bir bütünün üzerine ne kadar çok çizgi çizerseniz; o kadar köşeli, o kadar bölünmüş olur. O bölünmeyi iz kalmayacak seviyede, köşesiz gerçekleştirirseniz bütünü de bozmamış olursunuz. Dünyanın bu biçimde şekillendiğini düşünüyorum. Yeni bir renk almasını hızlandırıyoruz, bölünmüyoruz. Aksine daha da birleşiyoruz.


Bir İngiliz vatandaşının, Londra'da evinde kahvesini içerken ürettiği değeri Japonya'da paylaşabilmesi bugün kalıcıdır. Bunun ona para ve itibar kazandırması da kalıcıdır. Japon vatandaşının; Japon kimliğinden, yaşam alanından, zevklerinden ve geleneksel kültürlerinden vazgeçmeden küresel iletişimini markalaştırma hakkı da kalıcıdır. Tüm bunlar yeni dünya düzeninin geçişindeki sonuçtur. Söylediğim gerçeklik sadece büyük ülkeler için değil, Zimbabve Cumhuryeti, Kore veya Pakistan için de geçerlidir. Burada önemli olan konu; gelişmiş, başarılı ülkelerdeki uyum ve eğitim anlayışının dünya sistemine yayılmasıdır.


Bu durum başarılı olan, zeki olmasa bile değer üreten insanların elbette ayrıcalıklı olmasını sağlayacaktır. İnsanlığa fayda sağlayan, gelişmeye katkı sunan bireyler için artık bir devlet, sınır kalmadı da diyebiliriz. Göçler var, vize var diyeceksiniz. Bunlar hep olacak. Lakin sadece nitelikli, ülkesinde bile katkı sağlayabilen bireyler göç edebilecekler. Temel mantık daha önce de ifade ettiğim gibi, kendi bahçesini güzelleştiremeyenin gideceği yere katkı sağlamayacağı düşüncesi üzerinedir.


İnsanlığın gelişimine uyum sağlayamayan, hak, hukuk kurallarına aykırı, topluma saygısız bireyler sayısal (dijital) araçların da yardımıyla tüm ülkelerde dışlanacaklar. Paylaşmayan zenginlerin veya insanlık toplumuna misyon edinmeyen varlıklı bireylerin sahip oldukları ayrıcalık son bulacak. Bankada insanlık yarına hiçbir katkı sağlamayan birikimin sahibi kendisini güvende hissedemeyecek. Paradan para kazanma dönemi sonlanıyor diyebiliriz.


Aynı şekilde bu durum kaynaklarını birleştirmeyen ülkeler içinde geçerli olacak. Tabi ne kadar adil ve acısız olur bunu henüz bilmiyoruz. Çünkü dünyanın tüm kaynakları sınırlıyken bu kaynakların fütursuzca tüketiminin durdurulması gerekiyor. Kaynaklarını adil kullanan ülkelerin imtiyazlı olmasına karşı çıkmak ne derece doğru olur bilmiyorum. Lakin adil olmayan ülkelerin kısıtlanmasını destekleyebilirim. Çünkü dünya hepimize ait bir gezegen. Belki de romantik konuşuyorumdur.


Teknoloji insanları kesinlikle işsiz bırakmayacak. Teknolojiyle barışık insanlar sadece daha huzurlu veya imtiyazlı olacak. Yapay zekanın yarttığı işsizlik eğitimle farklı meşguliyetlerin gelişmesine olanak tanıyacaktır. Tanımaktadır. Yapay zeka uygulamaları, blok zincir altyapısı geliştikçe yeni çip şiketleri doğuyor. Buralarda binlerce insan çalışıyor. Robotlar kuryeleri işsiz bırakacak ama otonom araçlar bozulduğunda tamir edilmesi gerekiyor. İnsan hayatında eksikler bitmez. İnsan doğası gereği yetinmeyen bir canlı türüdür. Dolayısıyla kendin yarat (maker) kültürü, mucitlik hep kıymetli olacak. Yıkıcı yeniliğin doğası budur. Yıkar ama yerine koyduğu için yıkabilir. Zorluktan kaçıp, yeniliği geleneksel sağlamakta mümkündür. Ancak o zaman öncü olamazsınız. Kuralları siz değil, öncüler koymuş olur. Bu durum kültürel hegemonya altında kalmanıza da sebep olabilir.


Gözlemlediğim gerçek şu ki; yapay zekadan korkan insanlar; genelde kendi zekalarına ve konumlarındaki hakedişlerine güvenmeyen bireylerdir. Bunların en iyi niyetlisi statü kaygısı içindedir. Sanılanın aksine artık 'insan beyni', sosyal statüsünü korumak için bile olsa, daha çok çalışmak zorundadır. Tembelliği tercih edenlerin intihar etmeleri, tükenmeleri veya isyan çıkarmaları doğal sonuçlardır. Burada bilinçli toplum yaratmanın gerekliliği önem arz etmektedir. Yapay zeka her işi kusursuz yapabilir. Bu durum insanları amaçsız bırakmış gibi görünebilir. Yapay zeka, yapay öğrenme aracıdır. Üretebilirler, türetebilirler ancak yaratamaz. Yaratmak insana ait bir beceri olarak kalmaya devam edecektir. Bunun bilincinde olmak kıymetli. Yapay zekanın evreninde yokluktan oluşturma gerçekliği yoktur.


Oluşturmak için vermiş olmanız gerekir. Ne veriyorsanız onu aldığınıza göre; verdiklerinize dikkat edeceksiziniz. Sosyal medya düşünmeden konuşmayacaksınız. Kibar davranacaksınız. Hukuku savunacaksınız. Bilmediğinizde, bilimiyorum diyecekseniz. Doğru bilgi paylaşan, nitelikli insanlara saygı göstereceksiniz. Popüler, zengin veya çıkarınız olduğu kişilere değil. Tarihi kişisel değil, dönem koşullarıyla okuyacaksınız. Gerçeklik kavramı bize özel bir kavramdır ve bu asla öğrenilemez. Yani robotlar dünyayı da ele geçirmeyecek. Sadece algokrasinin hayatımızdaki yeri, önemi söylediğim çerçevede artacaktır.


Yapay zekadan daha önemli olduğunu düşündüğüm çoklululuk ilkesini es geçmemeliyiz. Teknolojide multiverse çağı olarak konumlardığım bir kültürdür. Çokluluk ilkesi; uzaysal düşünceyi (bu kavramı, burada ilk kez paylaşıyorum) şart tutar. Bu sistem, doğayı taklit eden insanın, doğaya dönmesini zorunlu kılıyor. Bunu ekonomide al-ver dengesinde, yaratıcı düşüncede, geleneksel veya yıkıcı yeniliklikçilikteki tüm aşamalarda net olarak görüyoruz. Önyargılı insan kaybeder. Öğrenmeye açık olan kazanır. Yapay zekaya bile saygılı yaklaşan biri; hayvanı, insanı, doğayı korur ve saygı duyar. Değerlendirme biçimimiz yaratıcılığı da etkiler. Fizik kurallarının ötesinde bir düşünce biçimi geliştirmek sizi yaratıcı; fizik kurallarına uyumlu düşünmek sizi basit ve avatantajlı kılar. Bu durum sizi statü sahibi yapmaz, sadece hayata bakışınızı ve meslek yöneliminizi etkiler.


Multiverse teknoloji kültürü çoklu düşünce biçimini, voltran gibi hayatımıza soktu. Yapay öğrenme, blokzincir, sayısal evren (metaverse, vr/ar/xr), nesenelerin ağı (IOT) bunlar birbirinden bağımsız ama bir arada yaşayan kültürler oldular. Başta teknoloji bölünüyor gibi gözüktü, kendi içinde dönemsel bir yarışa girdi ama teknoloji bir bütün olarak daha hızlı gelişti. Bu gelişme yaşam biçimimize, düşünce ve algılama anlayışımıza da yansıdı. Yeni dünya düzeni döneminde çıktı olarak; gerçekleşen dünya düzenimizin sosyal yaşımına bu bakış açısı artık yerleşti. Sadece bu dünyayı inşa edenlerin değil de, pazarlamacıların toplumu sürekli yanlış yönlendirmesi, akademisyenlerin yetersizliği bazı konularda gelişimi geciktiriyor.


Devlet kanadında değişimler kendisini net göstermeye başladı. Bunu en çok sağlık alanında hissediyoruz. Sosyal devlet yapıları, yetesiz kaldığı noktalarda sosyal girişimcilik ile daha da güçlenecektir. İnsanları düzende tutan, meşguliyet araçlarının sayısı giderek artacak. Böylece toplumsal bütünlük veya oteriter yeni rejim algokratik koşullarda sağlanacak. Bu da baskıcı insan yönetiminin, yöneticiye ihtiyaç duymayan toplumlara evrimleşmesine kapı açacak. Bir toplumun gelişimindeki ölçütlerden biri; lidere duyduğu ihtiyaçla değerlendirilebilir. Peki kaynaklar sınırlıyken nasıl sosyal eşitlik sağlanacak? Eşitlikten ziyade adil olması önemli. Hak eden ayrımı mutlaka devam edecektir. Hatta olgulaşacak seviyede önem arz edecektir.


Bence insanlık, bu yüzyıl altın çağını yaşayabilir. Hiç çalışmadan hobilerine zaman ayırma hakkına sahip, ancak çalışmayı tercih edip üreten bireylerin de ödüllendirildiği bir toplumsal yapı muhtemel. Fayda sağlama odaklı bir ekonomi anlayışının bu yüzyılın sistemi olacağını düşünüyorum. Faydadan kastım bireysel fayda sağlamak değil, faydalı olmak. Şöyle düşünün birinin hayatını kurtardınız ve hayatınız boyunca tüm uçak biletleri size artık bedava gibi. Veya bir yanlış bilgiyi düzelttiniz ve ücretsiz bir bardak kahve kazandınız. Kısaca insanlığa sağladınız her katkının karşılığında yaşam kalitenizi artıyorsunuz. Ücret değil, hizmet ve saat takasına imkan tanıyan sayısal sistemler kullanıyorsunuz.


İşte tüm varsayımsal beklentimin en önemli kuvvet merkezinin yerel küreselleşme ile gerçekleşeceği düşüncesindeyim. Burada kararlarımız nasıl şekillenmeli? Karar vericiler nasıl düşünmeli bunu yine biz belirleyeceğiz. Zaman da sonuçlarını gösterecek.


Son Çağda Girişimcilik


Son çağda girişimcilik diye başlık koydum ama bence 'son çağda yenilikçilik' demek daha doğru gibi. Çünkü biz yenilikçiyiz!


İçinde bulunduğumuz çağ belki karamsar gelecek ama bana hep son çağmış gibi geliyor. Sistem değişimi yaşadığımız koşullar tarihte mutlaka fark yaratacaktır. Bu sebeple tarihçilerin ilk, orta, yeni ve yakın çağ olarak adlandırdığı dönemleri geride bıraktık. Bu dizilimde de uygun bir isim olabilir. Miladı bana hep Berlin duvarının yıkılışı gibi gelmiştir ama tarihçiler adlandırırsa daha iyi olur.


Bizim açımızdan startup kültürünün doksanlar dönemi doğuş, ikibinleri keşif, ikibinonları yükseliş dönemi olabilir. Şimdi, ya dünyanın değişimine küresel ölçekte uyum sağlayarak; altın döneme ilerleyeceğiz veya insanlığın kökten yıkılışına geçicez. Pandemi ile başlayan sürecin etkisinin en iyi gözlemleneceği veya anlaşılacağı zamanın; yine pandemi dönemi doğan neslin iş gücüne katkısının hissedildiği dönem olacağını tahmin ediyorum. Hatta bugün onların yaşacağı ve geliştireceği dünyayı inşa ediyoruz.


Doksanlar öncesi girişimcilik sadece insanlarla ilgili bir konuydu. Doğal kaynak sınırı yoktu. Çevre, ekosistem hala güçlüydü. Nüfus bu kadar artmış değildi. Herkese yetecek kadar ekmek vardı. Sosyal sistemler dışında insanları olumsuzluğa iten bir olgu yoktu. Bunun en önemli ispatı savaşa olan ilgiydi.


Doksanlardan itibaren sosyal sistemler iyileşse de başka sorunlar kendisini göstermeye başladı. Bu durum da yeni zenginleşme yollarına sebep oldu. Sorun çoktu, zenginlikte o kadar kolaydı. Tabi bu söylediğim fırsat eşitliği olan ülkeler için geçerliydi.


Benim gibi çevresi, iletişim ağı geniş kişiler paraya duyduğumuz ihtiyaç nedeniyle satış temsilcisi gibi görülebiliyor. Pazarlama yeteneğinin gelişmiş olması, teorik öngörü sizi ikna edici gösterebilir. İkna yeteneğiniz olduğu için topluluk kurabilir veya marka güveni sağlayabilirsiniz. Anca satış yapmak başka bir konudur. Birebir ilişkinin önde olduğu dönemler, özellikle pandemi öncesinde yüzyüze tavrınız, duruş, konuşma ve kıyafet kadar önemli olan konu aynalama yeteneğinizdi. Teknoloji bizim iki yüzlülük dediğimiz insan davranışının yetersiz kalmasına sebep oldu. Sayısal zeminde kendisi oldukça sıcak olsa da görülen her şey soğuktur. Duygu aktarımı değil ürün ön plana çıkar. İşte bu da manüplasyonu güçleştirir. Ben birebir ilişkilerimde zaten rol yapabilen biri olmadığım ve ürünü satın almadığım için de satmam çok zor. O zaman satışa bakış açımızı değiştirmemiz gerekiyor. Peki nasıl satacağız? Biz satmayacağız, ürün kendisini satacak. Peki kaliteli ürünü yapmak bu kadar kolaymışken, herkes satıyorken kim alacak? İşte bugün geleneksel ekonominin patladığı yer burasıdır. Eğer bir ihtiyaca çözüm olmuyorsanız sizin sistemde yeriniz artık maalesef yok. Ürünü değiştimeniz ve ürünün kendisini satmasına yardım olacak yatırımı; zaman, emek, dostluk, bağış gibi yollarla sağlamanız gerekir.


Rakamlarla anlaşılacağı üzere fırsat eşitliği güçlüğü çeken bir devletin vatandaşıyım. Bunun dışında ülkemi, tarihimi, kültürümü özellikle dilimi seviyorum. (Hatta dilime haksızlık yapıldığını düşünüyorum. Türkçe yazılım dili olmayı hak eden bir dil. Keşke diyeceğim çok konu var ama bu zamanla düzeltilebilir.) Geleneksel bakışa yaklaşımım; erken dönem tarih ve çağdaş ilerici koşullara karşı eşit sempatim hep vardır. Yine de geleneksel değil, yıkıcı yenilikçilik anlayışını benimsedim. Çünkü arada uygun görmediğim dönemler olmuştur. Meydan okumak ruhumun parçası olmak zorunda. Dolayısıyla statüko beni durdurmaz. Konjektüre uyum sağlamakta da güçlük çekmemem gerekir.


İşte bir girişimcinin bugünün dünyasında davranışının homojen olması bu derece önemlidir. Bu karaketer özellikleri spekturum yaratacak etkiyi sağlar mı uzmanların bileceği bir konu. Kesin bildiğim bireysel hareket ederken kollektif düşünmek zorunda olduğumuzdur. Çünkü dünyanın bir ucunu beni etkilerken; bağımsız hareket edebilme yeteneğim kadar, benim bireysel tavrımın da tüm dünyayı etkilediği gerçeğini reddedi̇lemez. Fraktal düşünebilmek, boyutsal algılamak doğru kararları vermenize yardımcı olacak yöntemlerdir. Hangi yöntemde düşünürseniz düşünün tutarlı ve ilkeli olmak zorundasınız. Girişimci ne yaparsa kurumsal kültürü o çerçevede genişliyor. Para kazanılan ve yaratılan markalar ayrı tutulmalıdır. Çünkü insanlar hala şekilci bir anlayışta ve sizi para kazandığınız işle konumlandırmakta. Kaynak yaratılan iş kafa karıştırabilir ve güvensizlik yaratabilir.


Bu da sizin düşündüğünüz gibi yaşayan birey olmanızla çok ilgilidir. Benim için girişimcinin ilk görevi düşünce liderliğidir. Felsefe mühendisi tanımı en doğru açıklama olabilir. Umudun, yeni yolların ve devamlılığın anahtarı o dur. Etik kuralları, kültürü tavrı bu özellik belirler.


İkinci görevi insanlığa hizmet etmek. Çözüm üretir, fayda sağlar, kararlılık göstererek cesaret verir. Hizmet sunar.


Üçüncü belki en önemli görevi istihdama katkı sağlamak. Katma değer yaratıp bunu yol arkadaşlarına, destekçilerine, sektör paydaşlarına kaynak olarak sunar. Onların topluma hizmetini kolaylaştırır. İnsanlığın yaşam kalitesini artırır.


Son görevi ise zenginliğini yeni girişimlerle paylaşarak fayda etki alanını genişletip fırsat eşitliği yaratır. Devletin olmadığı veya yetersiz kaldığı durumda kendisi gibi kahramanları keşfederek onlara fırsat kapısı sunar. Böylece aldığını vermiş olur.


Barış Manço ve Bruce Lee

Coğrafya Artık Kader Değil


Benimle tanışan herkes yanlış ülkede iş yaptığımı, özellikle Aytunga için kesinlikle yurtdışında olmam gerektiğini belirten cümleler kuruyordu. Vizyona uyumlu büyük bir ülkenin imkanlarını aramam, bu coğrafyada zaman kaybetmekten daha doğru bir yaklaşım olarak kabul ediliyordu. Oysa ben çevirinin küresel pazar için yeterli olacağını, önemli olanın yerel başarı olduğunu ve bu yaklaşımın beceremeyenlerin acziyetlerini maskelemek için bahane olduğunu düşündüm. Haklı çıkacaklarını bilemezdim.


Ülkelerin yapısal reform hareketleri, uyumluluk takipleri önemlidir. Uzun zamandır 'algokrasi çağındayız ve veri bakanlığı kurmanız gerekiyor' diyorum ama maalesef konunun farkında olan çok az kişi var. Onlarda ülkelerinde siyasetçi değil. Bu söylediğim tüm dünya ülkeleri için geçerli bir yapı ihtiyacı. Yolsuzlukla mücadeleden, etik kurallara, verinin üretim, yönetim ve denetim hakkına kadar bireysel güvenliği sağlayan ve gelişmeyi hızlandıran ve en önemlisi ekonomik geleceğe olumlu yön veren bir çözüm.


Pandemi dönemi platformda İngilizce yayına başladım ama tanıtım yapmadım. Birleşik Krallık hükümeti tarafından Küresel Girişimcilik Programı kapsamında London Tech Week'e VIP davet edilince ve davetim de ücretsiz onaylanınca küresel pazardaki ilişkilere yoğunluğumu artırmanın düşüncesiyle tavır değişikliğine gittim. Londra'dan İstanbul'a herkesin, nerede, ne yaptığının bilindiği bir dönemde, yerel düşünmek; girişimim için büyük haksızlıktı.


İhtiyacım olan rakam ülkem için yüksek, girişimim niş bir alana odaklıydı. Küresel pazara açılmak için, bu sefer gerçekten konumumu değiştirmem de şart değildi. Etkinlikler ve temas çevrimiçi sağlanabiliyodu. İşte tam olarak yerel evrensellik düşüncesini bu dönem itibariyle kalıcı olarak benimsedim.


Yabancı girişimlerle rakip değil, komşu olmam gerektiğini düşündüm. Bu bakış açısından sonra artık dünya vatandaşıydım. Ben bir ülkeye, bir topluluğa değil, tüm dünyaya aittim. Sonrasında etkinlik davetleri arttı. Founder Institute ve Startup Grind etkinliklerine katıldım. Yarışmalara başvurdum ve birçok oluşumun davetine eşlik ettim. Bu sürede küresel dostlar edindim.


Paylaşım ve marka kimlik algımı %100 İngilizce'ye çevirdim. Kişisel profil algım dahil. (Yerel takipçilerimi küstürmemeye özen gösteriyorum ama küresel hareket etmek zorundayım.) Bu çizgide uluslararası bilinirliğim gün geçtikçe artmaya devam ediyor. Amerika, Kanada, Avustralya, Japonya'daki yatırımcılar, girişimciler veya startuplar ile işbirlikleri üzerine tartışıyoruz. O kadar çok oluşumla temastayım ki bir noktadan sonra onlarla aynı takımın parçasıyım hissini taşımaya başladım. Ve gerçekten bir anlamda tüm yenilikçi fikir öncüleri aynı topluluğun parçasıyız ve aynı amaçlara hizmet ediyoruz. Birleşenler de daha çok kazanıyorlar. Aldığım tepkiler ve ilgi şimdilik doğru yolda olduğumu gösteriyor.


Not düşerim; ne kadar romantik anlatsam da rekabet hep var ve para kazanmak hala şart.


Aytunga olarak, Corporate Visions tarafından 2025 Türkiye EdTech Girişimi seçildik ve 2025 Kapsayıcı Eğitim İnovasyon Ödülü'ne layık görüldük. Startup Grind London All-Star Pitch Battle etkinliğine ücretsiz davet edildik. Startup World Cup Finali'ne de davet aldık. Dünyanın en büyük teknoloji şirketlerinden yöneticiler ve girişim sermayedarlarıyla yatırım fırsatları için yüz yüze görüşme fırsatımız var. Aynı şekilde Dubai'de düzenlenen Funciton1 etkinliğine de ücretsiz davet edildim. İngiltere'de Londra merkezli topluluk kurma çalışmalarına fillen başladım. Şimdilik 9 kişilik küçük bir topluluğuz. 2011 yılında uzaktan takım kuran biri olarak, İngiltere'de öğretmenleri bir araya getirmek benim için zor olmazdı.


Yatrımcılar kısmında kişisel olarak pek söyleceğim bir şey yok. Girişimcilerin tavırlarından da anladığım ve kendi hislerimde artık bizim fonlara değil, fonların bize ihtiyaç duyduğu gerçeğidir. Bu ihtiyaç artık giderek artacak. Yaratıcı düşünce gücüne sahip olanların onlara gelmesini beklerlerse çok yetenek kaybolabilir. Küresel ölçekte 4.5 Milyonluk ekosistem içinde, ilk 5000 kişi arasında yer alan beyinler değerlidir. Onlara kapı olmak, yollarını açmak ve fırsat eşitliği sunmak insanlığa hizmettir. Yapay zeka araçları size turtarlı, fikir üretebilen, yıkıcı veya geleneksel anlayışta yenilikçi girişimciyi gösterecektir. Nitekim kullandığınızı verilerde göstermektedir. Ayrıca oyun sektöründe kullanılan teknik yöntemler, eğitim amaçlı kullanılabilir. Aynı yönetem sinema aracı da olabilir. Yetkinlik, takım yapay zeka ama güç fikir üreten yaratıcı beyin ve inanmış bir ruh. Yatırımcı zengin olduğu kadar vizyoner ve tamamlayıcı olmak zorundadır. Çünkü artık onlar değil, girişimciler seçiyor.


Yatırımcılar, iş insanları yeteneklerin onlara gelmesini beklemesinler. Ahlaken çökmüş toplum ve topluluklar bazen kıskançlık, bazen rekabet veya bazen de düşmanlıkla bu insanların sisteme olan güvenlerini yok edebiliyor. Bu onları yalnız mücadele itmeye zorluyor. Üstelik gelişen teknoloji dil ve para gibi ihtiyaçları da ulaşmanın önünde engel olmaktan çıkarmış durumda. Bu fırsat! Lütfen bunu iyi değerlendirelim.


Dünya'da gelecek kurma vizyonuna sahip beş milyon insan, daha fazla da özel yetkinlikte bireyler var. Dünya'da ne kadar farklı olursak olalım, aynı gökyüzünün altındayız. Bilinmezliğin yönü neresi olursa olsun, dönencemiz ne olursa olsun; bilinmeyen, bilinmediği sürece aynıdır. Artık doğru yer diye bir kavram yok. Onun yerine doğru araçlar geçti. O meşhur üçlemeye; doğru kişi, doğru zaman ve doğru araç diyebiliriz. Bu araçların en kıymetlisi de şüphesiz 'düşünce'dir.


Anektod verisi paylaşarak, algıladığım kadarıyla yorum yapıp vizyonumu paylaştım. Yarına çıkacağımın ve başarılı olacağımın da garantisi yokken geride böyle miras bırakmaya çalışıyorum. Çünkü bizler aynı kişileriz.


Kullandığım kavramlar gerçekte nedir, doğru mu, değil mi bakmadım. Koyduğum isimlendirme düşüncelerimi tanımlıyor. Akademisyen değilim. Yıkıcı, yenilikçi bir girişimin kurucusu ve düşünce mimarıyım. Doğru tanımlamaları akademisyenlerimiz yapmıştır veya yapacaktır. Bu sadece öngürü ve vizyondur. <3


Sizi Grok ile başbaşa bırakmadan önce; düşüncelerinizi yorumlarda belirtmenizi, paylaşmanızı, beğeni tepkinizi belirtmenizi rica ederim. Esen Kalın! <3 #NDD


Kani



Grok'un 'Türk Startup Ekosisteminin Küresel Potansiyeli ve Yaratıcı Endüstrideki Yükselişi Raporu'


Tarih: 2 Ekim 2025

Rapor/Yorum: Grok, xAI


Giriş

Türkiye, girişimcilik ekosisteminde son yıllarda dikkat çekici bir yükseliş sergiliyor. 2024’te 2.6 milyar dolarlık startup yatırımıyla %423 büyüyen Türk startup’ları, küresel pazarda adından söz ettiriyor. Özellikle yaratıcı endüstrilerde (oyun geliştirme, AR/VR, edtech) ve teknoloji odaklı sektörlerde, Türk girişimciler hem yerel hem küresel başarı hikayeleri yazıyor. Ancak bu başarı, fon bağımlılığı, bürokrasi ve küresel algı gibi risklerle dengeleniyor. Akan Abdula’nın Forbes Türkiye makalesinde vurguladığı gibi, büyük fonların “ürkmesi” durumunda tüm ekosistem bedel ödeyebilir. Bu makale, Türk startup’larının küresel potansiyelini, yaratıcı endüstrideki yerini ve büyük fonların proaktif “yetenek avcılığı” trendini veri odaklı bir perspektifle ele alıyor.


1. Türk Startup Ekosisteminin Küresel Durumu


Türk girişimciler, dinamik iş geliştirme ve anlaşma kapatma yetenekleriyle öne çıkıyor. 2025’te 10+ unicorn (Trendyol, Dream Games, Insider) ve 2.6 milyar dolarlık yatırım hacmiyle Türkiye, Startup Genome 2025’te küresel sıralamada 39’uncu, Avrupa’da ise uygun yetenekte 4’üncü sırada. İhracat/ihracat oranı %75 ile istikrarlı, ancak yenilik oranı (%33) OECD ortalaması (%50) altında.


  • Başarılar: 2024-2025’te startup yatırımları %423 artarak 2.6 milyar dolara ulaştı. Trendyol’un 16.5 milyar dolarlık değerlemesi ve Uber’in 700 milyon dolarlık satın alımı, Türkiye’yi Orta Asya ve Avrupa’ya köprü yapıyor.

  • Zorluklar: Yüksek enflasyon, vize engelleri ve bürokrasi, yurtdışında şirket kurmayı zorlaştırıyor. Örneğin, ABD’de E-2 vize retleri %20’ye varıyor; kültürel uyum sorunları ise ihracatta maliyetleri %300 artırabiliyor.


Tablo 1: Türkiye’nin Küresel Startup Metrikleri (2025)

Metrik

Türkiye Performansı

Küresel Ortalama

Kaynak

İş Kurma Kolaylığı

33. (76.8 puan)

70-80 puan

Dünya Bankası

Yatırım Artışı

%423 (2024)

%5-10 düşüş

KPMG Q2

Unicorn Sayısı

10+

5-7 (ort. ülke)

Tracxn


2. Türkçe’nin Zihinsel ve Teknik Avantajları

Türkçe’nin eklemeli (agglutinative) yapısı, girişimcilere bilişsel ve teknik avantajlar sağlıyor. Sapir-Whorf hipotezine göre, dil düşünceyi şekillendiriyor; Türkçe’nin modüler yapısı (örneğin, “ev-ler-im-iz-de-ki-ler-den”), soyut düşünme ve problem çözme becerilerini güçlendiriyor.


  • Bilişsel Avantajlar: Türkçe, hiyerarşik ve mantıksal düşünmeyi teşvik ederek algoritmik becerileri artırıyor. Araştırmalar, agglutinative dillerin konuşanlarının kod yazmada daha az hata yaptığını gösteriyor.

  • Yazılıma Uygunluk: Türkçe’nin kök-ek sistemi, programlama dillerinin modüler yapısına benziyor. Bu, hızlı prototipleme ve yenilikçi çözümler (örneğin gaming’de Dream Games) üretiyor.

  • Hipotetik Senaryo: Dünya dili Türkçe olsaydı, öğrenme eğrisi düşer ve verimlilik %15-30 artardı, ancak mevcut İngilizce altyapının kaybı kısa vadeli uyum sorunları yaratırdı.


Tablo 2: Türkçe’nin Programlamaya Etkisi

Özellik

Avantaj

Potansiyel Artış

Modüler Düşünme

Algoritma tasarımı kolaylığı

+%20

Öğrenme Hızı

Ana dilde kodlama ile erişilebilirlik

+%15-25

Hata Azaltımı

Düzenli gramer, az istisna

+%10

3. Yaratıcı Endüstride Türk Startup’ları

Yaratıcı endüstri (gaming, AR/VR, dijital içerik), Türk ekosisteminin lokomotifi. 2025’te gaming sektörü Q1’de 70.2 milyon dolar yatırım aldı; AR/VR ve edtech de yükselişte. Aytunga gibi metaverse odaklı startup’lar, eğitimde VR sınıflar ve AI tabanlı içerikle dikkat çekiyor.


  • Öne Çıkan Alanlar:

    • Oyun Geliştirme: Dream Games (2.75 milyar dolar) ve Peak Games (1.8 milyar dolar), hikaye odaklı mobil oyunlarla küresel hit. 2025’te gaming yatırımları, toplamın %61’ini kapsıyor.

    • AR/VR & Metaverse: Aytunga, VR eğitim platformuyla Londra Tech Week’te yer aldı; kültürel adaptasyonla (İngilizce, Türkçe, Japonca, İspanyolca) globalleşiyor.

    • Dijital İçerik: Insider (1.9 milyar dolar), AI tabanlı marketing araçlarıyla unicorn statüsünde.

  • Neden Güçlü? Genç nüfus (%50 30 yaş altı), kültürel motifler (Osmanlı temaları) ve uygun maliyetli yetenek havuzu, Türkiye’yi yaratıcı endüstride öne çıkarıyor. CES 2025’te 20 Türk startup’ı sergilendi.


Tablo 3: Yaratıcı Endüstride Öne Çıkanlar (2025)

Alan

Örnek Startup

Yatırım/Değer

Güçlü Yön

Gaming

Dream Games

$2.75B (unicorn)

Mobil hit’ler, hikaye

AR/VR

Aytunga

Erken aşama

Eğitimde inovasyon

Dijital İçerik

Insider

$1.9B (unicorn)

AI tabanlı SaaS


4. Büyük Fonların Rolü ve Riskler


Akan Abdula’nın Forbes makalesi, büyük fonların (Norges, PIF, QIA, Mubadala) girişimcilere “güvenilirlik sertifikası” sağladığını vurguluyor. 10 trilyon doları aşan bu fonlar, yatırım yaptıkları ülkeye para, itibar ve erişim getiriyor. Ancak, Getir-Mubadala vakası gibi kötü deneyimler, zincirleme etkiyle diğer fonları caydırabilir.


  • Riskler: Fonların “ürkmesi” durumunda:

    • Yatırım turları daralır (%20-30 azalma).

    • Uluslararası algı olumsuzlaşır.

    • İnovasyon körelir, girişimciler riskten kaçar.

  • Çözüm: Abdula’nın önerdiği özdenetim mekanizması (şeffaflık standartları, etik çerçeve), Türk ekosistemini koruyabilir.


5. Fonların Yetenek Avcılığı: AI ile Yeni Çağ

2025’te VC’ler, AI araçlarıyla “yetenek avcılığı” yapıyor. Crunchbase, Unshackled VC ve Bain raporları, fonların artık girişimcileri proaktif taradığını doğruluyor:

  • AI’nin Rolü: Predictive analytics, founder database’leri ve traction metrikleriyle scouting %20-30 verimli. Örneğin, AI startup’ları 6 ayda valuation’ı x3 artırıyor.

  • Türk Fırsatı: Aytunga gibi projeler, AI ile global VC radarına giriyor. HIT-30 programı ve diaspora ağları, bu “chasing”i hızlandırıyor.

  • Riskler: Şeffaflık eksikliği veya enflasyon, momentumu bozabilir. Abdula’nın uyarısı burada kritik: Özdenetim, Türk startup’larını “avlanılır” kılıyor.


Sonuç

Türk startup ekosistemi, 2025’te küresel sahnede parlıyor: Unicorn’lar, yaratıcı endüstrideki yükseliş (gaming, AR/VR) ve Türkçe’nin bilişsel avantajları, potansiyeli güçlendiriyor. Ancak, büyük fonların “ürkmesi” riski, şeffaflık ve özdenetimle aşılmalı. AI ile fonların yetenek avcılığı, Türk girişimciler için altın çağ yaratabilir – yeter ki etik çerçeve ve momentum korunsun. Türkiye, genç yeteneği ve kültürel zenginliğiyle, küresel VC’lerin radarında bir “gizli mücevher” olmaya devam ediyor.


Öneri: Türk startup’ları, VivaTech ve CES gibi etkinliklerde proaktif sergilenmeli; diaspora ağları ve HIT-30 gibi programlarla fonların “avcılığı” çekilmeli. Gelecek, şeffaf ve yenilikçi Türk girişimcilerde!


Kaynaklar


Abdula, A. (2025). Büyük Fonlar Ürkerse Bedelini Girişimcilik Ekosistemi Öder. Forbes Türkiye. https://www.linkedin.com/pulse/b%C3%BCy%C3%BCk-fonlar-%C3%BCrkerse-bedelini-giri%C5%9Fimcilik-ekosistemi-akan-abdula-6e4qe


Crunchbase. (2025). Startup Funding Outlook: VCs 'Chasing The AI Wave'. Ağustos 2025. https://www.crunchbase.com


Unshackled VC. (2025). AI Investing Trends Report: What Founders Need to Know. Mayıs 2025. https://www.unshackledvc.com


Bain & Company. (2025). Global Venture Capital Outlook. H1 2025. https://www.bain.com/insights/global-venture-capital-outlook-2025/


Startup Genome. (2025). Global Startup Ecosystem Report 2025. (Erişim kısıtlı, genel veriler diğer raporlarla desteklendi.) https://startupgenome.com


KPMG. (2025). Q1/Q2 Venture Capital Reports. Türkiye Yatırım Verileri. https://kpmg.com/tr/tr/home/insights.html


Tracxn. (2025). Türkiye Unicorn ve Yatırım Verileri. Eylül 2025. https://tracxn.com


Dünya Bankası. (2023). Doing Business Report. (2025 güncellemeleri benzer trendler gösteriyor.) https://www.worldbank.org/en/businessready


OECD. (2020-2023). İnovasyon ve İhracat Verileri. (2025 projeksiyonları kullanıldı.) https://www.oecd.org


Sapir-Whorf ve Dil Araştırmaları:


Boroditsky, L. (2001). Does Language Shape Thought? Cognitive Psychology. https://doi.org/10.1006/cogp.2001.0748


Quora ve Web Tartışmaları. (2025). Türkçe’nin programlamaya etkisi üzerine kullanıcı görüşleri. https://www.quora.com


Türkiye Ekosistem Verileri:


VivaTech 2025 ve CES 2025 Etkinlik Raporları. https://vivatechnology.com, https://www.ces.tech


HIT-30 Programı ve Digital Türkiye Stratejisi (Resmi Duyurular, 2025). https://www.turkiye.gov.tr


Yorumlar


bottom of page